Ana içeriğe atla

Balta Limanı Antlaşması


Balta Limanı Antlaşması

Doğan ÖZKOCAMAN

Daha önceden Düyun-u Umumiye İdaresiyle ilgili bir yazı kaleme almıştım. Çünkü Düyun-u Umumiye ne kadar önemliyse, bu idarenin kurulmasına, hangi şartlar ve hangi olayların neden olduğu da bir o kadar önemlidir. Balta Limanı Anlaşmasına da, dış borçlanma ve Düyun-u Umumiye İdaresi'ne kadar varan sürecin başlangıç noktası diyebiliriz. O yüzden bugün bu anlaşmadan bahsetmek istiyorum.

18. Yüzyılın başlarında İngiltere sanayi devrimini tamamlamıştı. O dönemde diğer Avrupa devletleri de sanayi devrimini tamamlamaya çalışırken, İngiliz mallarına kapılarını kapatmışlardı. İngiliz mallarını pazarlama açısından Osmanlı geniş bir Pazar oluşturuyordu. Üstelik Osmanlı siyasi açıdan da güçsüz durumda olup, İngiltere'nin serbest ticaret yönündeki baskılarına karşı gelecek durumda değildi. Anlaşma imzalanacaktı ama uygun bir zaman bekleniyordu. Bu uygun ortamı Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın isyanı sağlayacaktır. Mehmet Ali Paşa isyanının bastırılmasında bize yardımcı olan İngiltereye bu yardımına karşılık olarak Balta Limanı Anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmanın imzalanmasında başrolü oynayan kişi de o dönemki İngiliz yanlısı Hariciye Nazırı( Dış İşleri Bakanı) olan Mustafa Reşit Paşa olmuştur. İngiltere Mustafa Reşit Paşa'ya, ticaret sözleşmesi imzalanması hâlinde, Mısır probleminin giderilmesi için katkıda bulunmayı vaat etmişti. Mustafa Reşit Paşa'da dönemin Padişahı olan Sultan II.Mahmut'u ikna etmişti. Mısır sorunu çözüme kavuştuktan sonra, Mustafa Reşit Paşa'nın, İstanbul Boğazı'nın Baltalimanı adı verilen kesiminde bulunan Sarayında 16 Ağustos 1838'de İngiliz hükümetinin temsilcisi ve Mustafa Reşit Paşa tarafından imzalandı. 8 Ekim 1838'de Kral Victoria, bir ay sonrada Sultan II.Mahmut tarafından anlaşma onaylanmıştır.

Bu anlaşmanın şartlarına bakacak olursak, yedd-i vahid (tekel) uygulaması kaldırılmıştır. Yedd-i vahid uygulaması, Osmanlı hükümeti 1826'dan itibaren hammaddesini dışarıya çıkararak, esnafın işsiz kalmasını önlemek amacıyla bir çeşit himaye sistemi olan yedd-i vahid uygulanmıştır. Anlaşma gümrük vergilerinde de önemli düzenlemeler getirmiştir. % 10'lar seviyesinde bulunan gümrük vergi, resim ve harçları, % 3 olarak belirlenmiştir. Tarım ve sanayi ürünlerindeki tekel uygulamalarına son verilmiştir. İngilizler, bunların ticaretini serbestçe yapabileceklerdi. İngiliz tüccarı, yerli tüccarın sâhip olduğu haklara sâhiptir olmuşlardı. Önceden yabancı bir tüccar bir eyaletten diğer bir eyalete geçerken, ilave gümrük ödemek zorunda bulunduğundan, fiyatı artarak rekabet gücünü kaybediyordu. Şimdi ise, Osmanlı tüccarı, bir yerden bir yere bir malı götürüp satarken % 12 vergi verirken, İngiliz tüccarları, ortakları ve adamları, % 5 vergi ödeyecekti. Böylece, İngiliz tüccarları, Osmanlı tüccarına karşı korunmuş oluyordu. Bu arada antlaşma hükümlerinin Mısır Afrika eyaletleri dahil bütün Osmanlı ülkelerinde ve her sınıf halk tarafından tatbik ve riayet olunacağına dikkat çekildikten sonra, isteyen bütün dost devletlere de istisnasız olarak antlaşmanın uygulanacağı yazılıydı. Nitekim, 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar, Osmanlı dış ticaretinde birinci sırayı alan Fransa, menfaatlerine halel geleceğini bilerek bu antlaşma hükümlerine şiddetle karşı çıktığı halde, çok geçmeden 25 Kasım 1838'de yukarıdaki maddeye istinaden aynı hükümleri ihtiva eden bir antlaşma imzaladı. Bunu, Avrupa'nın diğer devletleri takip etmekte gecikmediler. 31 Ocak 1840'ta İsveç ve Norveç, 2 Mart 1840'ta İspanya, 14 Mart 1840'ta Hollanda, 30 Nisan 1840'ta Belçika, 1 Mayıs 1841'de Danimarka ve 20 Mart 1843'te Portekiz ile antlaşmalar imzalandı. Bu ticaret antlaşmaları, devlet hazinesini, önemli masrafları karşılayamaz hale getirdi.

Nereden bakarsak bakalım bu anlaşma Osmanlı aleyhine sonuçlar doğuran bir anlaşma olmuştur. 17.yüzyıldan beri gelirleri azalan Osmanlı savaş dönemlerinde gelirini arttırmak için gümrük vergilerini artırıyordu, lakin bu anlaşmayla gümrük vergilerinden elde edilen gelirler çok azalmıştır.

Balta Limanı Anlaşması, Osmanlı son dönem tarihi açısından en önemli anlaşmalardan biridir. Öyleki Osmanlıya hem ekonomik hem mali açıdan kötü sonuçlar doğurmuş bir anlaşma olmuştur. Osmanlı Devletinin geleceksel sanayisini tabiri caizse el tezgahı üreticilerinin sonunu getiren anlaşma olmuştur. Sonraki yıllarda dış borçlanmaya girmesini sağlamış ve bir nevi Osmanlıyı dışa bağımlı olmasını sağlayan bir anlaşma olmuştur.


email: blog@doganozkocaman.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Osmanlılarda Para Birimleri ve 1844 Para Reformu

Osmanlılar İlhanlılar’ın Anadolu üzerindeki egemenlikleri süresince İlhanlı sikkelerini kullanmışlar, İlhanlı Valisi Timurtaş’ın Mısır’a kaçması üzerine de, H.727/1326-27 tarihinde kendi adlarına bastırılmış gümüş sikkeleri kullanmaya başlamışlardır. 15.Yüzyılın son çeyreğine kadar gümüş akçe ile bakır mangırdan oluşan Osmanlı sikkeleri, H.882/1478 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından sultani ya da hasane-i sultaniye adı altında ilk altın sikkenin darbettirilmesi (bastırılması) ile yeni ve önemli bir aşama kaydetmiştir. Çift metalli denebilecek Osmanlı para düzeninde temel ödeme aracı olarak gümüş akçe kullanılmıştır.; gümüş akçenin, gümüş içeriği düşürülmek suretiyle, gerekli görüldükçe tağşiş edilebilmesi mümkün bulunmaktadır, oysa altın liralar, altın içeriği Venedik dükası ve diğer yabancı sikkelere bağlı olduğu için, 17. Yüzyıl sonlarına kadar standardını korumuştur. Osmanlı para sistemi, 1844’e kadar, iki metaldeki, altın ve gümüşteki, fiyat dalgalanmalarına yol açtığı...

Düyun-u Umumiye’nin İşleyişi ve İdari Yapısı

                                  '' Bugün İstanbul Lisesi olarak kullanılan Düyun-u Umumiye                                                                       Binası'nın ana kapısı.'' Düyun-u Umumiye’nin İşleyişi ve İdari Yapısı             1.Yönetimi Merkezi İstanbul’da olan düyun-u Umumiye İdaresi’ yabancı alacaklıları temsil eden 5 ülke temsilcisi ile yerli alacaklıları ve Galata Bankerlerini temsil eden birer üye olmak üzere toplam 7 üyeden oluşan bir idare olunmuştur.Üyelerden birisi İdare Meclisi Başkanı olarak görev yapmakta idi. Ülke temsilcilerinden birisi İngiliz ve Hollandalı alacaklıları, birisi Fransız alacaklıları, birisi A...

Kırım Savaşı ve İlk Dış Borçlanma (1854-1855)

Osmanlı'nın Balta Limanı Anlaşmasını imzaladıktan sonra dış borçlanmaya girmesinin önü açıldığını 'Balta Limanı Anlaşması' isimli makalemde bahsetmiştim. Bu yazımda 2010 yılında hazırladığım üniversite tezimdeki 'Kırım Savaşı ve İlk Dış Borçlanma' kısmana yer vermek istiyorum: Mali buhranların süreklilik kazandığı bir ortamda Kırım Savaşının gündeme gelmesi (1853-1856) Osmanlı Devleti'nin, savaşta müttefikleri olan Fransa ve İngiltere ile 1854 ve 1855 borç anlaşması imzalamasını zorunlu kıldı. Kırım savaşının finansmanı için Osmanlı Devleti toplatmakta olduğu kaimelerden(o dönemde kullanılan kağıt para) vazgeçerek, hemen ordunun bulunduğu yerlerde geçmek üzere 171250 kese ordu kaimeleri çıkarır ve galata sarrafları kaynaklarına başvurur. Gelirleri senede 7.500.000 lira olarak tahmin edilen Osmanlı Hükümeti'nin çıkardığı kaimeler ve başvurduğu iç borç yeterli olmadığından, 4 Ağustos 1854'de Padişah Abdülmecid'in çıkardığı fermanla borç akdi yapıl...