Ana içeriğe atla

Düyun-u Umumiye’nin İşleyişi ve İdari Yapısı


                            ''Bugün İstanbul Lisesi olarak kullanılan Düyun-u Umumiye                                                                       Binası'nın ana kapısı.''

Düyun-u Umumiye’nin İşleyişi ve İdari Yapısı


            1.Yönetimi


Merkezi İstanbul’da olan düyun-u Umumiye İdaresi’ yabancı alacaklıları temsil eden 5 ülke temsilcisi ile yerli alacaklıları ve Galata Bankerlerini temsil eden birer üye olmak üzere toplam 7 üyeden oluşan bir idare olunmuştur.Üyelerden birisi İdare Meclisi Başkanı olarak görev yapmakta idi.

Ülke temsilcilerinden birisi İngiliz ve Hollandalı alacaklıları, birisi Fransız alacaklıları, birisi Alman alacaklıları, birisi Avusturyalı alacaklıları, birisi İtalyan alacaklıları temsil ediyor, bir üye Osmanlı’lardan, bir üye de Galata bankerlerini temsilen bulunuyırdu.

Üyelik süresi 5 yıldı ve Başkanlık 5 yıl süreyle İngiliz ve Fransız temsilcilerine ait bulunuyordu.

İdarenin icrai görevleri bir Genel Müdür (Genel Direktör) ile genel müdürlük, şubeler, kontrol kurulu, vezne , levazım ve basım müdürlükleri, teftiş kurulu, ziraat müfettişleri ve memurlar komisyonu gibi birimler marifeti ile yürütülüyordu.


            2.Görev ve Yetkileri ve Reji İdaresi


Düyun-u Umumiye İdaresinin görevi, yetki alanına giren aşağıda belirtilen gelirleri kendi teşkilatı, Reji İdarsi ve Tömbeki Şirketi (Reji İdaresi, Tömbeki Şirketi ve tütün tekeli imtiyazının yabancılara verilmesinin etkileri ve sonuçları aşağıda kısaca vurgulanmıştır) eli ile toplayıp, yönetim giderlerini ve tahsilat (cibayet) masraflarını indirdikten sonra Devlet hissesini de ayırıp, kalan miktarı kararname kapsamındaki borçların yıllık faiz ve anapara taksitlerine (borçların mürettebatına) ayırmaktı. İdare, bir bütçe dahilinde her ay aylık gelir ve harcamalarını, her altı ayda bir Avrupa’ya gönderdiği meblağları ve senet hamillerine yaptığı ödemeleri, her yıl sonunda da bilanço ve kesin hesabını Maliye Bakanına sunmakla yükümlüdür.

İdarenin Memurları Devlet memuru gibi addolunacaktır.

Düyun-u Umumiye İdaresi Hükümetin denetimine tabi olacaktır. Hükümet İdare nezdinde bulunduracağı bir komiser ve kontrol memurları eli ile her türlü teftiş, inceleme ve soruşturma yapabilecektir.

İdarenin asıl görevi:

·         Bir yandan mali işlerini iyi yönetemeyen ve mali müzayaka (Zor durum) içine düşmüş olan Osmanlı Devleti’nin gelirlerini toplayıp, borçlarını düzenli bir biçimde  alacaklılara ödemeyi güvence altına almak,
·         Diğer yandan da uluslar arası mali bir gözetim ve hatta denetim organı olarak faaliyet göstermektedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Osmanlılarda Para Birimleri ve 1844 Para Reformu

Osmanlılar İlhanlılar’ın Anadolu üzerindeki egemenlikleri süresince İlhanlı sikkelerini kullanmışlar, İlhanlı Valisi Timurtaş’ın Mısır’a kaçması üzerine de, H.727/1326-27 tarihinde kendi adlarına bastırılmış gümüş sikkeleri kullanmaya başlamışlardır. 15.Yüzyılın son çeyreğine kadar gümüş akçe ile bakır mangırdan oluşan Osmanlı sikkeleri, H.882/1478 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından sultani ya da hasane-i sultaniye adı altında ilk altın sikkenin darbettirilmesi (bastırılması) ile yeni ve önemli bir aşama kaydetmiştir. Çift metalli denebilecek Osmanlı para düzeninde temel ödeme aracı olarak gümüş akçe kullanılmıştır.; gümüş akçenin, gümüş içeriği düşürülmek suretiyle, gerekli görüldükçe tağşiş edilebilmesi mümkün bulunmaktadır, oysa altın liralar, altın içeriği Venedik dükası ve diğer yabancı sikkelere bağlı olduğu için, 17. Yüzyıl sonlarına kadar standardını korumuştur. Osmanlı para sistemi, 1844’e kadar, iki metaldeki, altın ve gümüşteki, fiyat dalgalanmalarına yol açtığı...

Vatansız Şehzade ''Cem Sultan''

                                Fatih Sultan Mehmet’in üç oğlu vardı. Şehzade Beyazid, Şehzade Mustafa ve Şehzade Cem’di. Bunlardan Mustafa, Fatih hayattayken 24 yaşında vefat etmişti. Fatih’in geride iki oğlu kalmıştı. Bunlardan Şehzade Beyazid babasının şehzadelik yıllarında 1448 yılında doğmuştu. Şehzade Cem ise İstanbul’un fethinin altıncı yılında 1459 yılında dünyaya gelmişti. Kim derdi ki ilerde bu iki şehzade Osmanlı tahtı için kavgaya tutuşacak ve savaş edecekler.                 Cem dokuz yaşına geldiğinde Kastamonu sancak beyliğine 15 yaşına geldiğinde ise Karaman sancak beyliğine atandı. Ağabeyi Beyazid ise 9 yaşında Amasya sancak beyliğinde görevlendirilmişti. Sancakların başkente uzaklığı yakınlığı önemliydi bir başka deyişle tahta uzaklığı ve yakınlığı ile ilgiliydi. Tahta davet haberi ulaştığında başkente yakın o...