Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Türkiye Bir İslam Cumhuriyeti Olarak Kurulmuştu Ve Türkiye’de Anayasal Laiklik Süreci

Başlık biraz iddialı ve de çok ilginç gelebilir fakat yazımın devamını okuduğunuz da bana hak vereceksiniz umarım. Çünkü Cumhuriyet ilan edildiğinde, İslami devlet olan Osmanlı kurumları vardı, Türkiye’de. ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi(T.B.M.M.)’ açılırken sanki bir şeriat meclisi açar gibi uygulamalar yapılmıştır. Hacı Bayram Cami’sinde Cuma namazı kılınmış, Kur’an’ı Kerim’ler, dualar okunmuş. Sonra hep birlikte meclis binasına gelinerek kurban kesilerek ve yine dualar eşliğinde T.B.M.M. 23 Nisan 1920’de açılmıştır. İlk meclisin milletvekillerinin bir kısmının din adamlarından oluşması da yine düşündürücüdür. İlk meclisin milletvekillerinden biri de hepimizin adını ezbere bildiğimiz ‘vatan şairi’ diye anılan ‘Mehmet Akif ERSOY’dan başkası değildir. M.Akif’in hayatını okuyanlar bilir, kendisi İslami düşüncede olan bir düşünür, vaiz ve hafız’dır. Düşünün ki o dönemde laikliğin adı bile anılmıyormuş. Cumhuriyet 29 Ekim 1923'te ilan edildiğinde, bir sene öncesinde saltanat kald...

Kırım Savaşı ve İlk Dış Borçlanma (1854-1855)

Osmanlı'nın Balta Limanı Anlaşmasını imzaladıktan sonra dış borçlanmaya girmesinin önü açıldığını 'Balta Limanı Anlaşması' isimli makalemde bahsetmiştim. Bu yazımda 2010 yılında hazırladığım üniversite tezimdeki 'Kırım Savaşı ve İlk Dış Borçlanma' kısmana yer vermek istiyorum: Mali buhranların süreklilik kazandığı bir ortamda Kırım Savaşının gündeme gelmesi (1853-1856) Osmanlı Devleti'nin, savaşta müttefikleri olan Fransa ve İngiltere ile 1854 ve 1855 borç anlaşması imzalamasını zorunlu kıldı. Kırım savaşının finansmanı için Osmanlı Devleti toplatmakta olduğu kaimelerden(o dönemde kullanılan kağıt para) vazgeçerek, hemen ordunun bulunduğu yerlerde geçmek üzere 171250 kese ordu kaimeleri çıkarır ve galata sarrafları kaynaklarına başvurur. Gelirleri senede 7.500.000 lira olarak tahmin edilen Osmanlı Hükümeti'nin çıkardığı kaimeler ve başvurduğu iç borç yeterli olmadığından, 4 Ağustos 1854'de Padişah Abdülmecid'in çıkardığı fermanla borç akdi yapıl...

Balta Limanı Antlaşması

Balta Limanı Antlaşması Doğan ÖZKOCAMAN Daha önceden Düyun-u Umumiye İdaresiyle ilgili bir yazı kaleme almıştım. Çünkü Düyun-u Umumiye ne kadar önemliyse, bu idarenin kurulmasına, hangi şartlar ve hangi olayların neden olduğu da bir o kadar önemlidir. Balta Limanı Anlaşmasına da, dış borçlanma ve Düyun-u Umumiye İdaresi'ne kadar varan sürecin başlangıç noktası diyebiliriz. O yüzden bugün bu anlaşmadan bahsetmek istiyorum. 18. Yüzyılın başlarında İngiltere sanayi devrimini tamamlamıştı. O dönemde diğer Avrupa devletleri de sanayi devrimini tamamlamaya çalışırken, İngiliz mallarına kapılarını kapatmışlardı. İngiliz mallarını pazarlama açısından Osmanlı geniş bir Pazar oluşturuyordu. Üstelik Osmanlı siyasi açıdan da güçsüz durumda olup, İngiltere'nin serbest ticaret yönündeki baskılarına karşı gelecek durumda değildi. Anlaşma imzalanacaktı ama uygun bir zaman bekleniyordu. Bu uygun ortamı Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın isyanı sağlayacaktır. Mehmet Ali P...

Sultan II.Abdülhamid ve Düyun-u Umumiye Meselesi

Sultan II.Abdülhamid ve Düyun-u Umumiye Meselesi Doğan ÖZKOCAMAN Bugün Sultan II.Abdülhamid'in ölüm yıldönümü ve ben bu büyük insanı saygıyla anıyorum. Ben bu yazımda Sultan II.Abdülhamid'in ölümünden değilde Osmanlı Devleti'nin Dış Borçlanması ve ardından kurulan Düyun-u Umumiye İdaresi'nden bahsetmek istiyorum. 1838 Balta Limanı Antlaşması ardından Osmanlı ekonomik olarak çöktü diyebiliriz. 1854 Kırım Savaşı'yla dış borçlanmaya başlayan Osmanlı önüne geçilemez bir şekilde borç almaya devam etmiş ve ödemesi gereken borçlar kat be kat artmıştır. 1874'e gelindiğinde Osmanlı bütçesi açıklanmıştı. Açıklanan bütçede 5.000.000 Osmanlı altını açık bulunmaktaydı ve bu Osmanlı mali iflası demekti. Osmanlı bundan dolayı 'Moratoryum'[1] ilan etmek zorunda kaldı. Düşünün ki Sultan II.Abdülhamid 1876'da hem ekonomik yönden hem siyasi yönden Avrupa tarafından baskı gören ve tabiri caizse 'etrafı kurtlarla çevrili' olan bu d...

Hüzünlü Mabet 'AYASOFYA'

Hüzünlü Mabet 'AYASOFYA' Ayasofya, hakkın batıla, hilal'in haç'a galibiyetinin simgesidir. Cennet Mekan Fatih'in ebediyen cami olmak üzere özel vakfiyesi ve bizlere emanetidir. Aslında çok şey ifade eder hüzünle bakan duvarlarında. Ayasofya'nın bin beş yüz senelik duvarlarını dinledin mi çok şey fısıldar aslında. İlk açıldığı gün İmparator Justinianus şöyle bağırmış: 'Seni geçtim ya Süleyman' diye bağırmıştır. Zaten imparator devletin bütün imkanlarıyla yaptırdığı Ayasofya'yı bir nevi Süleyman Mabed'inden daha büyük bir mabet yapma ve Justinianus, Hz. Süleyman'dan üstün olduğunu kanıtlama gayretiyle yaptırmıştır. Bizans döneminde bir çok musibet ve felaketin adresi olan Ayasofya bir çok tadilat ve tamirat görerek 29 Mayıs 1453 gününe kadar gelebilmiştir. Fatih'in emriyle ilk cuma namazı da İstanbul'da Ayasofya Camiinde kılınmıştır. O günden ta ki İstanbul işgal edilene kadar Müslümanlar Ayasofya Camiinde namazlarını eda edeb...