Ana içeriğe atla

Fatih'in Sırlı Ölümü

   

    Sultan II. Mehmet 30 Mart 1432 yılında o dönemde Osmanlı Devletinin başşehri olan Edirne’de doğmustur. Babası Osmanlı padişaharının altıncısı olan Sultan II. Murat’tır. Aynı zamanda iyi bir şair ve divan edebiyatında ”Avni” mahlasını kullanmıştır. Çocukluğundan beri hayalini kruduğu İstanbul’un fethine ve Peygamber övgüsüne 21 yaşında nail olmuştur. Sultan II. Mehmet İstanbul fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet olarak anılmaya başlamıştır. Fatih başarılarla ve fetihlerle dolu otuz yıllık bir padişahlık geçirmiştir.
     Yıllardan 1481 idi. Büyük Kartal hastaydı ve buna rağmen orduya sefer talimatı vermişti. Seferin nereye olacağını vezirleri de dahil kimse bilmiyordu. Bilinen tek şey ordu birliklerinin Üsküdar’a toplanma talimatı verilmesiş olmasıydı. Seferin hangi yöne olduğu bilinmemekle beraber iki ihtimal üzerinde duruluyordu. Ya Roma’ya (Papalık) ya da Mısır’a (Memlük Devleti) olması ihtimalleri üzerinde duruluyordu. Vatikan ve Memlük Devleti ajanları İstanbul sokakları ve sarayda bilgi toplamaya çalışıyorlardı ama nafile.
     Sefer günü gelip çatmıştı. Kayıklarla Üsküdar’a geçildi. Ordu Gebze yakınlarında Hünkar Çayırı’na Fatih’in hastalığının ilerlemesi sebebiyle ordugah kurmuştu. Başhekimi Lari müdahale etti fakat Fatih’i iyileştiremeyince eski Başhekim Yakup Paşa görevlendirildi. Yakup Paşa da bazı ilaçlar vererek Fatih’in acısını dindirmek istediyse de ilaçlar faydalı olmadı. Fatih komaya girdi ve kısa süre içinde ölüm haberi geldi. Tarihlerden 3 Mayıs 1481 idi.  Kimse 49 yaşındaki Büyük Kartal’ın öldüğüne inanmak istemese de Fatih ölmüştü. Tarihçilerin önemli bir kısmı bu sırlı ölümün sebebinin zehir olduğunu savunmaktadır. Kimisi oğlu II. Beyazıt’tan kimisi de Vatikan’ın zehirlettiği üzerinde durmaktadır. Kimisi de zehirlenmediği hastalığına yanlış tedavi uygulandığı için öldüğü üzerinde durmaktır. Bilinen bir şey var ki ”Büyük Kartal” ölümüyle büyük bir sır bıraktı ve o sır perdesi halen aralanamamaktadır.
     Fatih Sultan Mehmet Osmanlı Devleti’nin çehresini değiştirmiş en başarılı padişahlarından biridir. Aynı zamanda Osmanlı tarihinin en sevilen figürlerinden biridir. Kabri şu anda kendi adıyla anılan Fatih Camiindedir.

email: doganozkocaman@gmail.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Osmanlılarda Para Birimleri ve 1844 Para Reformu

Osmanlılar İlhanlılar’ın Anadolu üzerindeki egemenlikleri süresince İlhanlı sikkelerini kullanmışlar, İlhanlı Valisi Timurtaş’ın Mısır’a kaçması üzerine de, H.727/1326-27 tarihinde kendi adlarına bastırılmış gümüş sikkeleri kullanmaya başlamışlardır. 15.Yüzyılın son çeyreğine kadar gümüş akçe ile bakır mangırdan oluşan Osmanlı sikkeleri, H.882/1478 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından sultani ya da hasane-i sultaniye adı altında ilk altın sikkenin darbettirilmesi (bastırılması) ile yeni ve önemli bir aşama kaydetmiştir. Çift metalli denebilecek Osmanlı para düzeninde temel ödeme aracı olarak gümüş akçe kullanılmıştır.; gümüş akçenin, gümüş içeriği düşürülmek suretiyle, gerekli görüldükçe tağşiş edilebilmesi mümkün bulunmaktadır, oysa altın liralar, altın içeriği Venedik dükası ve diğer yabancı sikkelere bağlı olduğu için, 17. Yüzyıl sonlarına kadar standardını korumuştur. Osmanlı para sistemi, 1844’e kadar, iki metaldeki, altın ve gümüşteki, fiyat dalgalanmalarına yol açtığı...

Düyun-u Umumiye’nin İşleyişi ve İdari Yapısı

                                  '' Bugün İstanbul Lisesi olarak kullanılan Düyun-u Umumiye                                                                       Binası'nın ana kapısı.'' Düyun-u Umumiye’nin İşleyişi ve İdari Yapısı             1.Yönetimi Merkezi İstanbul’da olan düyun-u Umumiye İdaresi’ yabancı alacaklıları temsil eden 5 ülke temsilcisi ile yerli alacaklıları ve Galata Bankerlerini temsil eden birer üye olmak üzere toplam 7 üyeden oluşan bir idare olunmuştur.Üyelerden birisi İdare Meclisi Başkanı olarak görev yapmakta idi. Ülke temsilcilerinden birisi İngiliz ve Hollandalı alacaklıları, birisi Fransız alacaklıları, birisi A...

Kırım Savaşı ve İlk Dış Borçlanma (1854-1855)

Osmanlı'nın Balta Limanı Anlaşmasını imzaladıktan sonra dış borçlanmaya girmesinin önü açıldığını 'Balta Limanı Anlaşması' isimli makalemde bahsetmiştim. Bu yazımda 2010 yılında hazırladığım üniversite tezimdeki 'Kırım Savaşı ve İlk Dış Borçlanma' kısmana yer vermek istiyorum: Mali buhranların süreklilik kazandığı bir ortamda Kırım Savaşının gündeme gelmesi (1853-1856) Osmanlı Devleti'nin, savaşta müttefikleri olan Fransa ve İngiltere ile 1854 ve 1855 borç anlaşması imzalamasını zorunlu kıldı. Kırım savaşının finansmanı için Osmanlı Devleti toplatmakta olduğu kaimelerden(o dönemde kullanılan kağıt para) vazgeçerek, hemen ordunun bulunduğu yerlerde geçmek üzere 171250 kese ordu kaimeleri çıkarır ve galata sarrafları kaynaklarına başvurur. Gelirleri senede 7.500.000 lira olarak tahmin edilen Osmanlı Hükümeti'nin çıkardığı kaimeler ve başvurduğu iç borç yeterli olmadığından, 4 Ağustos 1854'de Padişah Abdülmecid'in çıkardığı fermanla borç akdi yapıl...